Dünyanın Sonu (Paleoantropolojik Öyküler Bölüm 2)
İlk insan bizleri akıllı yaşam formlarının başlangıcına götürmüştü. Son insan ise akıllı yaşam formlarının sonuna götürecek mi? Son insan ile birlikte dünyamız son mu bulacak? Yoksa son insan, yeni bir başlangıcın ilk döngüsü mü olacak?
Dünyada kalan son insan… Son insansın… Ne kadar ürkütücü! Düşünsenize sevecek kimse yok, öfkelenecek kimse, sevişecek insan yok, derdini anlatacak, küfredecek, uğruna ölünecek kimsecikler yok… Hani iyi tarafları da yok değil. Dersler yok, sınavlar, çalışmak, terfi alabilmek için ölümcül yalayışlar , ilişki için saçını süpürge etmek yok, kaynana yok, insan olmak yerine adam olmayı öğretmeye çalışan toplum yok, paralı umumi tuvaletler yok, politik palavralar, bunlara inanacak kimsecikler yok, daha neler neler yok varoluşumuzun kaygılarını tetikleyen. Böyle bakınca dünyanın sonu muhteşem olmalı…
İlk insan yaşamak için mücadele etti, son insan da yaşamak için mücadele edecek. En büyük fark; ilk insan bilmiyordu, son insan bilgi evriminin son haline sahip olmuş olacak. Son insanla birlikte yok olacak en değerli kavram bilgi olacak. Bildiğim bir şey varsa o da son ile birlikte bilmediğim olacak. “Olacak” kavramı bir gün gerçekten olacak.
Varoluşumuzdan bu yana doğa evrim sürecini yok oluşumuzun önüne geçebilmek için düzenliyor. İnsan bu dünyanın ihtiyacı olmayan tek canlı iken doğa bizleri korumaya yönelmekten ziyade geleceği koruyabilmek için evrimini kendi koruyuculuğuna yöneltmek istiyor. İnsan nüfusu çok mu arttı? Doğa verdiğini alıyor ve açlık, kıtlık süreçleri başlıyor. Doğa, insana verdiği öfkeyi kullanıyor ve savaşları doğuruyor. Nüfus yine de hızla artıyor mu? Doğa, insana verdiği bilgiyi işleyen beyni evriltiyor ve nükleer enerjiyi keşfettiriyor. Müthiş bir zeka. Acil durumlarda dünyayı kurtarabilecek bir kitlesel yok oluş bilgisi. “Bak insan evladı, bu uranyum. Zenginleştirebilirsin. Zenginleştirdikçe temiz enerji kaynakları üreterek beni yok etmenin önüne geçebilirsin. Önüne geçemezsen de şu düğmeye bastığımda hepinizden kurtulurum ve yeniden doğarım”. En kesin çözüm en sona saklanmış. Öncesinde savaşlar, teknoloji, ilişkiler, psikolojik evrim, vs var. Elbette bunların hepsi birer ayrı uzun konular. Kim bilir, ilerleyen zamanlarda belki de bunlara da değinme fırsatımız olur. Size bir sır vereyim mi?; Varoluşumun doğasında her zaman yeniden doğmak var der doğa ana.
Benim merakım sona karşı değil, sondan bir öncekine karşı. Sonsuzluk arzulanır fakat korkutucudur. Sonsuz -1 (∞ – 1) ‘in sonucu benim hayatımın denklemi olabilir. Tam olarak korku değil ama korkudan bir öncesi. Tam olarak sonsuza dek değil ama sonsuzluktan bir öncesi. Tamamen belirsiz değil ama belirsizlikten bir öncesi. Tamamen sıkıcı değil ama sıkıcılıktan bir öncesi. Tamamen umutsuz değil ama umutsuzluktan bir öncesi…
“Sizlere son insan olarak sesleniyorum” diyememek, “Benzine zam yaptık ama pompaya yansımayacak”, “intihar videosu çektim. Görüntüleme sayısı:1”, “Seçilirsem Mars ile Uranüsü bağlayacak dördüncü Köprüyü yapacağım” artık bir anlamı yok bu sözlerin, güdülenmelerin. Son insan olmak bazıları için hiç ama hiç eğlenceli olmayabilirdi. Düşünsenize muz yiyişinizle internet fenomeni olamayacaksınız. Korkunç! Tam anlamı ile korkunç…
Aynı kökenden geldik, ayrıştık, ötelendik, ötekilendik, sınıflara ayrıldık, ırklandık, ırkçılaştık. Bir gün, günün birinde birileri son olacak. Öbür dünyada sorarlar insana; Siz sona ilerleyen yolda son olanlardan mısınız yoksa son verenlerden mi?…